1828de, Rusya ve İran arasında imzalanan Türkmençay Anlaşmasıyla Azerbaycan ikiye bölünür: Araz Nehrinin kuzeyi Çarlık Rusyasına, güneyi ise İrana bırakılır. Kuzeyde çarlık rejimi, Güneyde şahlık rejimleri kadim ve zengin bir edebiyata ve tarihe sahip bu milletin maneviyatını ne kadar baskı altına almaya çalışırlarsa çalışsınlar, Azerbaycanın her iki yakasında “Araz” konusunda büyük bir edebiyatın oluşmasına engel olamazlar. İki taraftaki aydınların mektuplaşmaları ve basın yayın organları aracılığıyla Güneyde milli duyguların korunması, güçlenmesi ve Azerbaycan edebi dilinin gelişimi sağlanır.
Güneyli aydınlar Türkiyedeki sanat ve edebiyat ortamıyla bağlantıyı da sürdürürler. Tanzimattan itibaren Türk edebiyatındaki değişimi; Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa, Tevfik Fikret, Celal Sahir, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Yahya Kemal, Nazım Hikmet gibi sanatçıların eserlerini takip eder ve bunlardan etkilenirler. Güneyli yazar ve şairler şiir, hikâye, tiyatro, eleştiri, anı, deneme, masal, derleme, çocuk edebiyatı, pedagoji gibi geniş bir yelpazede eser verir. Molla Nasredddin, Naleyi-Millet, İstiklal, Ahter, Heşeretül-Arz, Teceddüd, Azadistan, Vatan Yolunda, Azerbaycan, Varlıq gibi çok sayıda gazete ve dergi aydınların duygu ve düşüncelerine tercüman olur.
Bu kitapta, “ XX. Yüzyıl Güney Azerbaycan Edebiyatının Öncüleri” olarak verilen portrelerle, yaklaşık iki yüzyıldan beri İranda yaşayan aydınların İranın Farslaştırma politikalarına direnci, Azerbaycan Türkçesini unutturma, yok etme girişimlerine isyanı, milli bilinç ve kültürü yaşatma ve gelecek kuşaklara aktarma mücadelesi anlatılmaktadır. Sibirya buzullarından Kazak bozkırlarına uzanan sürgünlerin, takip ve işkencelerin, yasaklanan ve yakılan Türkçe kitapların, kimi zaman intiharla kimi zaman şaibeli bir şekilde Arazın sularında son bulan hayatların, yerinden yurdundan uzak yaşamak zorunda bırakılan insanların hikâyesidir bu. Habib Sâhir, “Bütün özgür milletlerin şairleri var / Ben, esir bir milletin ah! Şairiyim” diye yakınsa da Samed Behrenginin Küçük Kara Balıkı hala Arazın sularında yüzüyor ve insanca yaşamanın, ana dilde konuşup yazmanın, milli ve manevi varlığı devam ettirmenin hayalini terennüm ediyor.