Hz. Peygamber’e atfedilen meşhur “Şefaat Hadisi”nin kaynaklık ettiği Pîr Muhyiddîn’in Şefâ’at-nâme’si, klasik Türk edebiyatının bu türde yazılmış önemli eserlerindendir. İki bölüm halinde tertip edilen eser, 2570 beyitten oluşmaktadır. Birinci bölümde ölüm, ölüm sonrası bedenin aldığı haller, kabir azabı, ahiret hayatı ve cehennem ikinci bölümde ise ahirette Hz. Peygamber, dört halife ve ehl-i beytin yapacağına inanılan şefaat konusu işlenmektedir. Eser, halkta dini duyguların gelişimini sağlamak, hayatın geçiciliği karşısında diğer dünyanın ebediliğini vurgulamak, insanların işleyeceği günahlardan dolayı düşeceği durumu gözler önüne sermek ve bu yolla da kurtuluşun yolunu insanlara göstermek amacıyla Arapçadan tercüme edilmiş dinî-tasavvufî bir eserdir. Bu yönüyle Muhammediyye, Vesiletü’n-Necât, Battal-nâme, Maktel-i Hüseyn gibi geniş halk kitlelerine meclislerde okunmak gayesiyle yazılmıştır.
Kurmaca metin niteliği taşıyan eserde şefaat olgusu, Ehl-i sünnet ve Şiâ âlimlerinin şefaate dair görüşlerinden hareketle izah edilmiştir. Ancak şair, şefaati ele alırken Anadolu insanının şefaate bakışını da eserine aksettirmekten çekinmemiş; Anadolu insanının Hz. Peygamber’e bakışını, onun şefaatçi oluşunu, onun şefaatine nail olmak için yapılması gerekenleri eserinin kurgusu içinde vermiştir. Bu yönüyle eser, Anadolu coğrafyasının İslam algısını, Hz. Peygamber’e bakışını ve kültürel yapısını içermesi bakımından önemli bir kaynaktır.