1715 yılında Sultan 3. Ahmet tarafından Eflak hospodarı olarak atanan ve Avusturyalılara esir düştüğü kısa bir dönemde kesintiye uğramakla birlikte 1730’daki vefatına kadar vazifesini sürdüren Nikolaos Mavrokordatos [İslerletzade Nikola], çokdilli toplumu ve gelişen uluslararası ilişkileriyle 17-18. yüzyılların Osmanlı İmparatorluğu’nda dil ve diplomasi yetenekleriyle önemli konumlara gelen “Fenerli Rumlar” entelektüel çevresinin bir üyesidir.
Nikolaos Mavrokordatos’un, ilk elyazması 1719’a tarihlenen, “Philothei Parerga / Bir Allahseverin Meşgaleleri” eseri kurgusundaki özgünlük, ele aldığı konuların yakıcı güncelliği, dilinin zarafeti ve ustalığıyla birlikte “Çağdaş Yunan Edebiyatının roman türündeki ilk denemesi” kabul edilir. Olayların 1715 civarında İstanbul’da cereyan ettiği, açıksözlülüğü ve cüretkâr görüşleriyle günümüz okuyucusunu şaşırtabilecek bu eser esnek yapısı içine bir mektup, politika, ahlak ve tarih üzerine tartışmalar, polisiye bir dava, kısa denemeler ve dönemin bazı önde gelenlerine yönelik eleştiriler alacak şekilde inşa edilmiştir. Bu eşsiz metin Fenerli Rumların Osmanlı politikası ve Batı ile Doğu arasındaki kültürel ilişkiler hakkındaki fikirlerine ışık tutmasının yanı sıra Sultan 3. Ahmet ya da İsveç Kralı 12. Şarl gibi dönemin hükümdarlarının canlı betimlemelerini yapar, bizi mahpushane ve zindanların derinliklerine indirir, Boğaz manzaraları içinde dolaştırır, geleneksel olarak aklıselimi temsil eden kayıkçı motifini kullanarak bir sandalın üzerinde Haliç’i gezdirir, Osmanlı’nın ilahiyat tartışmaları ve lalelere olan tutkularını teyit ve Payitaht’ta beraber yaşayan milletleri tasvir eder.
Lale Devri’nin, Aydınlanmacı hissiyat ve telakkisi içinde Doğu ve Batı’nın gündelik hayatı, felsefesi ve siyasetine ferasetle bakıp, modern filmlerin ucu açık finalleri gibi, okuyucunun sonunu tahmin etmek durumunda kalacağı, hayattan bir kesit olarak açılıp kapanır.