Mevlânâ’nın şaheseri Mesnevî, yazıldığı XIII. Yüzyıldan beri insanlık için ışık saçmaya; Müslim veya gayr-i Müslim, kim olursa olsun, kendisine yönelen herkese, kabiliyet ve istidatı ölçüsünde faydalı olmaya; her kesimden insanın manevî dertlerini, psikolojik sorunlarını dindirmeye; sevgi, hoşgörü ve ilahî aşkı tattırmaya devam etmektedir.
Mevlânâ, bu eserinde Kur’ân âyetlerini yorumlarken, insan-biçimci bir üslup kullanmıştır. Şüphesiz bu metot, bizzat Kur’ân’ın da kullandığı bir üsluptur. Bu metot mutlak, görünmeyene ve soyut manevî konulara sembol ve simgelerle göndermelerde bulunarak, madde ötesinin de ma‘kul olduğunu göstermeye çalışır.
Bu çalışmada, Kur’ân âyetleri referans alınarak Mesnevî’deki tasavvufî konular tasnif edilip bir araya getirilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın tasavvufla ilgili kısmı ise iki bölüm halinde ele alınmıştır. Birinci Bölümde Mesnevî’de tasavvufî muhtevâ ve bu muhtevâ ile ilgili Kur’ân âyetlerinin değerlendirilmesi; İkinci Bölümde ise ahlâkî konular, ahlâk-ı seyyie ve ahlâk-ı hamîde başlıkları altında tasnif edilip değerlendirilmiştir. Mesnevî’de bu konular belli bir sistem içerisinde ele alınıp incelenmediğinden, konular çeşitli tasavvufî mevzular başlığı altında sınıflandırılmıştır. Bu tasnif yapılırken, Kur’ân âyetleri referans alınarak konu başlıkları oluşturulmuştur. Bu konular işlenirken, önce terimlerin kelime ve ıstılah manaları aktarılmış, sonra bazı mutasavvıfların görüşlerine değinilip, Mevlânâ’nın işârette bulunduğu âyetin meâl ve yorumu verilmeye çalışılmıştır.