“… 2. Dünya Savaşı’na girmeyen Türkiye ile Alman İşgali’ne uğrayan Yunanistan’ın bu döneme ait hatıraları ve algıları birbirinden oldukça farklıdır. Türkiye’de yaşayan insanların çoğu için 2. Dünya Savaşı yılları ‘karne ile satılan ekmek’ veya ‘bulunamayan şeker,’ yani bir yokluk dönemidir. Ancak Yunan halkı hem cephelerde savaşmış, hem de savaşın ve İşgal’in getirdiği karanlık günleri yaşamak zorunda kalmıştır: Açlığı, ölümü, toplama kamplarını... Daha da kötüsü, ülke İşgal’den kurtuluşunun hemen ardından kanlı bir İç Savaş’a sürüklenmiştir (1946-49). İç Savaş, 1949 yılında belki cephede bitmiştir, ama Yunan halkının bir kısmı için zorlu yıllar devam etmiştir. 1950-1960 yılları arasındaki on yıllık süreç kimileri için ‘korku ve baskı rejimi’dir. Albaylar Cuntası (1967-1974) boyunca da özgürlükler kısıtlanmış, ülkeyi yönetenler tarafından halkın bir kesimi düşman olarak ve komünizm de tehdit olarak algılanmaya devam etmiştir. Devletin vatandaşları hakkında tuttuğu ‘fişler’in Yunanistan’ın 1982 yılında Avrupa Topluluğu’na girmesi sonrası yok edildiği sadece varsayılmaktadır. …”
Savaştan Barışa Giden Yol kitabı ve makaleleriyle tanıdığımız akademisyen-yazar Damla Demirözü, İşgal, Direniş, İç Savaş kitabında öncelikle ülkemizde yayımlanmış kaynaklarda dağınık halde ulaşılabilen, yahut hiç bilinmeyen savaş dönemi Yunanistan tarihinin Türkçe-dilli okuyucu için ilk kez bütünlüklü ve kapsayıcı bir sunumunu yapıyor. Daha sonra ise etkisi hala süren bu esaret, zafer ve felaket döneminin edebiyatına, yani “’45 Kuşağı” yazarlarının eserlerine ilgisini yöneltiyor.
12 yazara ait 12 eser (roman, öykü ve deneme) yetkin bir araştırmacının gözüyle hem kendi tarihleri hem de ‘öteki’yle olan ilişkileri açısından irdeleniyor. Büyük toplumsal vakaların edebi hayata etki ve tercümesinin, sarsıcı ve zorlu bir geçmişle yaşayan Yunanistan bağlamında tarihi ilginize sunuluyor.