Ülkemizde, Hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olan idarenin yargısal denetiminin sağlanması adına, ayrı bir yargı örgütü kurulmuş, bu örgüt içinde de birbirinden değişik kuruluşlara yer verilmiştir. Söz konusu bu kuruluşların; yapısı, mensupları, yargılama yöntemleri, karar alma süreçleri birbirlerinden oldukça farklıdır. Böyle bir durumda da, bir kişinin, hukuka aykırı bir işlemle karşılaşması halinde, hangi yargı yoluna başvuracağının yanında, o yargı yolu içinde hangi yargı organına başvuracağı da son derece büyük önem arz etmektedir. Ülkemizde bu türde yargı organları arasındaki hangi organa başvurulacağı ve işin esası hakkında en doğru kararı verebilecek olan organın hangisi olduğu sorununu bilme ve çözme konusunda ne kişiler ne doktrin ne de yargı organlarının yeterli ölçütleri geliştirdiği söylenemez. Bu ölçütlerin geliştirilmesi ve temel prensipler konarak bu organlar arasındaki “görev” sorununun çözülmesi; “hukuki belirliliği”, “kanuni hakim”e başvurabilmeyi, “etkin ve süratli yargılamayı” yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile koruma altına alınan “aTürkçe yargılanma”yı sağlayıp kişilerin adalet duygusu ve hukuki güven içinde yaşamasına, davaların uzun yıllar sürmesinin önüne geçilmesine, yargı organlarının iş yükünün ortadan kaldırılmasına katkı sağlayacaktır. Bu incelemede idari yargı organları arasındaki “Görev” sorununa bir çözüm bulma gayretinde olduk. Bunu yaparken de, yargıyı, yargı organlarını, daha sonra idari yargı ve idari yargı organlarını tanıyıp, bunların şuan ki görevlilerini yaşadıkları tarihsel süreçlerle beraber anlatarak, bir usul konusu, hatta belki de bir esas konusu olan görev kavramının anlamından bahsederek, Hukuk Devletinde görev sorununun ne denli önemli olduğunu açıklayarak, konuya ilişkin yargı kararlarını aktararak ve en nihayetinde soruna ilişkin olarak çözüm yollarından bahsederek, Türk Hukukuna küçük de olsa bir katkı sağlamaya çalıştık. Bir doktora tezi olarak ortaya çıkan bu çalışma, kitap haline getirilerek ilgililerin istifadesine sunulmuştur.