Gecede hiçbir ışıma yoktu, karanlık zifiriydi. Yıldızlar kat kat karanlık perdeye hükmediyormuşçasına melül kalmışlardı. Nöbetçiler, gecede uyananlar, gökteki karanlığa bakıp hayret ifade ediyorlardı. Gabar dağında görülmemiş, duyulmamış karanlığa bürünmüştü sema. Her şey karanlığa gömülmüştü; taş, toprak, dere, tepe ve her şey. Birkaç adım ötesini görmek, öteye beriye açılmak mümkün değildi. Gecenin bilinmedik gazabı hüküm sürüyordu. Botan efsanelerinin, masallarının bütün karanlığı toplamış gelmiş, Gabarın üstünü kapatmıştı.
Gece ihanet gibi karanlıktı! Ses yoktu, kayıptı bütün sesler. Karanlık sesleri yutmuş, börtü böcekten bile ses kesilmişti. Hışırtı homurtu, kurt kuş ve hiçbir şey, hiçbir canlı yoktu, bütün canlılarda nefes kesilmişti. Gecenin tek rengi karanlıktı, gecenin sesi kat kat kesilmiş karanlığın ötesindeydi. Yalnızlık gibiydi sessizlik. Kat kat karanlığı ve derya olmuş sessizliği, ışıyan bir yıldız böldü. Karanlık adeta kılıçla bölündü, bir yıldız Gabarın tepesinden kaydı, Hezil çayına düşer gibi kavis çizdi. Karanlığa takılmış şafak kurtulmuştu ki sesler doluştu kampa. Üç koldan yayıldı ses, nöbetçiler şoke olmuş, oldukları yerde çakılı kalmışlardı.
-Doktoru öldürdüler.
-Doktoru öldürdüler.
-Doktoru öldürdüler.